GÜNAH ŞEHRİ
Frank Miller son dönemlerin en fantastik ve yaratıcı grafik romancısı, ismi dahi ve efsane kelimeleriyle birlikte anılıyor. Emsalsiz hayal dünyasını hatmettiği kara filmler, doğu sanatı ve edebiyatı, gerilim-polisiye romanlarıyla besleyen Frank Miller 27 Ocak 1957’ de Olney, Maryland’ da doğdu. Montpelier, Vermont’ ta büyüdü.
Fantezi ve çizgi dünyasının kahramanları gibi hayalperest ve çevresine uyumsuz bir gençlik geçirdi.
Daha sonraları çizgi roman okumayı bırakacak ve gerçek dünyaya kendini adapte edebilmek adına polisiye romanlara ve filmlere yönelecekti.
Miller başarılı ve seçkin bir yazar olmanın yanında, fantastik bir çizer ve iyi bir hikaye anlatıcısıdır. Grafik roman endüstrisinin ilahı olarak kabul edilen Miller, bu türün dünyada saygın ve popüler hale getiren belki de en önemli isimdir.
Yarattığı karakterlere politik mecazlar yükleyen Miller, romanlarında sinema anlatım tekniklerini kullanarak bu karakterleri birer kahramana dönüştürmekte ustadır.
Ömrünün bir yılının her dakika ve saniyesini edebiyat ve sinema literatürünü taramak için harcadığını ve daha sonra aralarından yaptığı seçmeleri kendi tutumuyla cilaladığını söyleyen Miller, karanlık temaları grafik romana aşılar.
Yazı ve çizgi sanatı arasında alış-verişlerde bulunan Miller, ortaya çıkardıklarını sinema zemininde birleştirir.
Dünyanın en tanınır grafik romancısı Frank Miller 90’ lı yıllarda ‘’Sin City’’ (Günah Şehri) ni tasarlamaya başlar. Doğu sanatını ve kara film kodlarını Japon Manga dinamikleriyle birleştirdiğini ve polisiye edebiyatını hatmettiğini söyleyen Miller, ‘’Sin City’’ ile suç dünyasına çekici, şiddet dolu ve romantik bir bakış atar.
Tüm kokuşmuşlukların birbirine karıştığı, polisin adalet mekanizmasını sadece kendi çıkarlarından yana kullandığı, kimsenin tozlu raflara kaldırılmış kutsal kitaplara göre hareket etmediği, karanlık arka sokaklarında sapık katillerin gezdiği, her zaman yağmur yağan, her zaman kaotik, her zaman ölüm kokan, şeytanın bin bir kılıkta arzı endam ettiği, meleklerin iş başı yapmadığı şehirdir orası, Günah Şehri’ dir.
Aşk, hem rüzgarda ölmekte olan bir ağacın son yaprağı gibi titrektir hem de çöp varillerinde yanan ateş kadar asidir Günah Şehri’ nde.
Ölüm çılgın bir dinginlikte kol gezer, kaçabilirsiniz ama kurtulamazsınız. Günah Şehri’ nin kanlı yollarını aydınlatan en parlak ışık, intikam ateşidir.
Aşkın ölüme en çok yaklaştığı ve uğrunda ölmeye en çok değeceği şehirdir orası. Günah taşı toprağıdır, üstlerine bastıkça unutulur günahlar yaşayanlar tarafından.
Bu şehirde aşkları için ölümün sınırlarını zorlayan üç adam yaşar. Aşklarının peşinden intikam ve koruma içgüdüleriyle savaşarak ilerlerler.
Marv ; tohumunda katıksız kötülük olmasına rağmen asil bir şövalye ruhuna ve şefkat dolu bir kalbe sahip canavar bedeninde yaşayan bir günahkardır. Öldürülen kadını Goldie’ nin intikamını almak için öldürerek gerçeğe doğru ilerler.
Hartigan ; kanunlara ve insan hayatına her şeyden daha çok önem veren, değerlerini kaybetmemek adına her türlü çileyi çekmeye hazır, küçük Nancy’ nin güvende olması içinse her şeyi bir kenara bırakıp korkusuz bir katile dönüşen dürüst bir kanun adamıdır. Küçük Nancy’ yi kurtarmak için öldürerek ilerler.
Dwight ; kadınların vazgeçemediği ve kadınlardan vazgeçemeyen, kayıp kentte kaosun içinde büyüyen güllerin, o vahşi amazon kadınlarının mantıksız, gözü pek, asi, katil erkeği, iyi ve kötüyü ayıramayan, adil olmaya çalışırken ölümlerle yeniden doğan, Gail’ in daima ve asla sahip olacağı romantik serseridir.
Üçünün yolu Günah Şehri’ nde kesişir.
Aşk için ölmeye değer, öldürmeye değer…
HARTİGAN
Rozetimi parlatıyorum ve kendimi ona hoşça kal deme fikrine alıştırıyorum.
Kan, dehşet ve başarı…
Yarım bıraktığım işi düşünüyorum. Bir yerlerdeki o küçük kızı, hasta bir manyağın elinde çaresiz durumda. Nancy 11 yaşında, tecavüz edilip, lime lime doğranacak.
Sessiz olmaya gerek yok, artık yok.
Düzenli nefes al ihtiyar. O kadar da işe yaramaz olmadığını kanıtla. Gürültülü bir giriş yap. Kalk ayağa ihtiyar.
Silahlarını elinden alacağım, ikisini de.
Siren sesleri yaklaşıyor. Kız güvende olacak. Etraf kararıyor, pek dert etmiyorum. Uykum geliyor, sorun değil. Kız güvende.
Yaşlı bir adam ölür, küçük bir kız yaşar. Adil bir anlaşma…
Bazen gerçekler gerektiği kadar önemli değildir, ama Nancy her şeyi doğru hatırlayacak.
Küçük bir kızı kurtardıktan sonra onu kurtların önüne atamazsın. Benim kitabımda yazmaz. İtiraf istiyorlar, alamayacaklar.
Beni bir hücreye attıklarında Nancy’ den bir mektup beni bekliyordu. Tıpkı söz verdiği gibi kendine Cornelia diyordu.
O benim tek dostum, asla sahip olmadığım kızım, tatlı Cornelia’ m, sıska, küçük Nancy’ im.
8 yıl geçti…
Sonra bir Perşembe günü yılbaşını bekleyen bir çocuk gibi heyecanlı karyolamda kaykılırken gözlerim Nancy’ nin gelmeyen mektubunu kahrolası zeminde arayıp duruyordu.
Ardından mektupsuz bir Perşembe daha…
Acaba iyi mi, başına bir şey mi geldi?
Hiçbir haber yok. İki ay oldu. Nancy’ den tek kelime yok.
Onu buldular mı? Ona ulaştılar mı?
Tabi ya…
Aptal moruk, hesaplasana, Nancy 19 yaşında.
Yazmaya ne kadar devam etmesini bekliyordun?
Bunca zaman göndermiş olması onu bir azize yapar.
Seni unuttu ihtiyar. Yalnızsın. Yapayalnızsın.
Yaz ortasında çöp konteynırına atılmış bir haftalık ceset gibi kokan adam Nancy’ nin her zamanki kullandığı zarfı önüme attı. İçinde mektup yok, yumuşak bir şey var. 19 yaşında genç bir kızın sağ elinin işaret parmağı olması gereken bir et ve kemik parçası.
Onu nasıl buldular ? Çok dikkatliydi.
Çıkmalıyım, ona yardım etmeliyim. Hiçbir şeyin önemi yok. Ne hayatımın ne de gururumun. Geriye bir tek istedikleri nihaiyi teslimiyet kaldı. Elinizdeyim, beni yendiniz.
Duymak istedikleri her şeyi tam duymak istedikleri şekilde söyledim. Benden istedikleri her şeyi kabul ettim.
Seni Seviyorum Nancy…
Nancy’ nin evindeyim. Bir iz yok, ses yok.
Nancy’ e ne yaptılar?
Kanatlarını çoktan kopardığı bir sinekle oynayan çocuk gibi oynuyorlar benimle.
Günlük yok, telefon numarası yok. İpucuna en yakın şey salaş bir barın kibrit kutusu.
Düşük bir ihtimal. Ama orada dostları olabilir.
Yaşlı bir adam ölür, genç bir kadın yaşar. Adil bir anlaşma.
Seni seviyorum Nancy…
MARV
Gece cehennem sıcağı, berbat bir şehrin berbat bir bölgesindeki berbat bir odadayım. Gözlerim tanrıçaya kilitlenmiş. Beni istediğini söylüyor.
Nasıl bu denli şanslı olduğumu düşünerek bir tek saniyemi daha harcayacak değilim.
Meleklerin kokması gerektiği gibi kokuyor. Mükemmel kadın, Goldie…
Adının Goldie olduğunu söyledi. 3 saat sonra başım birkaç beden genişlemiş gibi ağrıyordu. Goldie’ nin öldüğünü fark ettim, üzerinde bir iz yoktu. Öldürülmüştü.
Bu olurken ben tam burada, yanı başındaydım, körkütük sarhoştum.
Goldie sen kimsin? Ölmeni isteyen kim ?
Benim gibi iflah olmaz bir kaybedene hayatının gecesini yaşatan bir iyilik meleğinin ötesinde kimsin ?
Polisler…
Bir cinayet işlendiğini ben ve katilden başka kimsenin bilemeyeceği bir anda ortaya çıkıveriyorlar. Biri bu komplo için iyi para ödemiş.
Sessiz halletmek için hiçbir sebep yok. Benim tarzımla halletmemek için hiçbir sebep yok. Seni kim öldürdüyse bunu ödeyecek Goldie. Neden olduğunu bilmiyorum, nasıl olduğunu da bilmiyorum. Bu geceden önce seninle hiç karşılaşmamıştım. Ama tam ihtiyacım olduğu anda bana dostluktan fazlasını verdin. Bunu kimin yaptığını öğrendiğimde senin ölümün gibi çabuk ve sessiz olmayacak. Gürültülü ve iğrenç olacak. Bana özgü bir cinayet olacak. Gözlerinin feri söndüğünde onu gönderdiğim cehennem yaptıklarımdan sonra cennet gibi gelecek.
Bence ölmeye değer, öldürmeye değer, cehenneme gitmeye değer.
Tanrıça, meleklerin kokması gerektiği gibi kokan kadın,
Seni Seviyorum Goldie..
DWIGHT
Onlar yırtıcı hayvan sürüsü… Bu akşam kan istiyorlar, bir kadının kanı…
Tepeyi fırtına gibi tırmanıyorlar, onlara yetişebilmek için Cadillac’ ımı kestirmeden parkın içinden sürüyorum. Hız yapıyorum. Varlığını fark ettirmenin iyi bir yolu. Gaz odasına giden kestirmeye bir parmak izi kontrolü mesafede olan benim gibi yeni bir yüze sahip bir katilseniz son isteyeceğiniz şey dikkat çekmektir.
Cesaretimi yeniden toparlıyorum. Eski kentte vardım sayılır. Peşimdeki polis sirenini kapattı. Burada kanun kadınlardır. Güzel ve acımasız. Nakdin varsa ve kurallara göre oynarsan hayallerini gerçekleştirirler. Ama kafalarını bozarsan öldün demektir.
Kadınlarla tartışmanın faydası yoktur, onlar kendi aralarında kollu kuvvetlerdir.
Ve benim kadınım ölümcül Gail, Savaşçı kadınım.. Ağzımı kendininkine o kadar sert bastırdı ki canım acıdı.
Şu an ile benim olduğu o ateşten gece arasındaki sönük ve tatsız yılları havaya uçuran bir patlama oldu.
Seni daima seveceğim bebeğim… Daima ve asla…
Kadınım kıyımın saf nefret dolu ve kana susamış hazzıyla haykırıp kahkahalar atıyordu ve bende öyle. Bu ateş bebeğim ikimizi de yakacak. Bu dünyada bizim ki gibi bir ateşe yer yok. Benim savaşçı kadınım, daima benim olacaksın.
Daima ve asla…
Günah Şehri’ nde ölüm ve aşk ayrılmaz bir bütündür.
Aşk için ölmeye değer öldürmeye değer…
Yalın İnce
13 Ocak 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder