CAZ YAPALIM VE SEVİŞELİM
Gözleri sislerle bürünmüş insanları, yoğunluğu olmayan anları, nefes alışı ruhları titreten şu kutsal gökyüzünü; acılarını kusarak, alaycı, sert ve erotizmin akışıyla sunan, mühendislik, cazcılık, bestecilik, şarkı sözü yazarlığı, eleştirmenlik, sanat yönetmenliği, opera besteciliği, kabare şarkıcılığı, senaristlik, ressamlık, matematikçilik ve yazarlık meşguliyetlerini 39 yıllık bir ömre hiç de eğreti durmadan yediren güzel şarkıların trompetçisi, keskin roman ve şiirlerin muhalif mürekkep severi, adeta dipsiz bir kuyu…
Boris Vian
Babası Paul Vian, annesi Yvonne Ravenez’ in kalbi delik oğulları Boris Vian Paris yakınlarındaki Ville d’Avray’ da doğdu. Orta üst sınıf ailesiyle zengin bir semtte yaşıyordu. 1929 yılında babasının servetini geçirdiği bir kaza sonunda kaybetmesiyle yaşadıkları ayrıcalıklı hayat bir parça azalmıştı. Ama yinede aynı zengin semtlerde tutunabilmek için çabalıyorlardı. Tüm bu maddi karmaşanın içinde Vian beş yaşına dek okuma yazmayı hatmetmişti. Hayatını zindan edecek ama bir bakıma da onun Vian olmasındaki tüm unsurları serbest bırakacak kalp hastalığıyla 12 yaşında tanışacaktı. Tüm hayatı boyunca sorunlu olan sağlığının hiçbir zaman tamamen düzelmeyeceğini ve iyiye de gitmeyeceğini biliyordu Vian. Bu yüzden her şeyi istediği gibi yapmakta hiç tereddüt etmedi. Muhalifliğin sınırlarında gezdi, beğenmediği her şeye karşı öfke kustu. Yazdı, çizdi, söyledi. Bütün haksızlıklara yönelmiş bir öfke ile yaşadı. Bunu her zaman kendi tarzıyla yapmayı iyi becerdi.
Paris’ li burjuva çocuğu doktorlarını dinleyip ömrünü daha da uzatabilirdi belki, ama o Vian olmayı Vian gibi yaşamayı seçti. 39 yıla sığdırdığı eserlerin normal bir akışta kaç yıl da üretileceğini hesaplayacak bir mantığı bile ortadan kaldıracak süratte yaşadı.
Büyük tutkusu caza ilk adımını 14 yaşında ilk trompetini alarak atacaktı. Kardeşleri Alain Vian ve Leilo Vian ile birlikte Fransız caz topluluğu Claude Abadie’ ye girdiler. Modern cazın Fransa’ da kabul görmesi adına çeşitli müzik dergilerinde yazılar yazdı.
Ünlü müzisyenler Duke Ellington ve Miles Davis hayranı olan Boris Vian 1954’ te belki de en bilinen şarkısı ‘’Asker Kaçağı’ nı besteledi. Dönemim Cezayir işgaline muhalefet eden oldukça açık sözlü ve anti-militarist bu şarkı binlerce satışa ulaşmasına rağmen kendilerine vatansever diyen Fransızların öfkesine maruz kalarak yasaklandı. Müzik hayatında sadece cazla ilgilenmeyen Vian Bertolt Brecht’ in şiirlerinden uyarlamalarla rock müzikte yapmaya çalıştı.
Gerçek bir savaş karşıtıydı ve sözleri yine kendi tarzında alaycı, gerçekçi ve acıydı.
Savaş ile ilgili; ‘’ Savaş çok önemli bir olgudur, çünkü katılanlar, saf ve mükemmel bir şekilde hedeflerine yönelerek ceset statüsüne ulaşırlar. Ama savaş da çözüm değildir, çünkü insanlar çoğunlukla ölmez Bir gün, hiç kimsenin sağ olarak geri dönmediği bir savaş, 1.En İyi Düzenlenmiş Savaş Günü olarak ilan edilebilir.’’ diyecekti.
Vian, 1940’ ta tanıştığı Michelle Leglise ile evlendi ve bu evliliğinden Patrick adında bir oğlu ve Carole adında bir kızı dünyaya geldi. Çocuklarına adadığı şiirinde yaşamın çeşitliliğini ve tartışmadan asla ilginç bir yanı olmayacağını söylüyordu. Tüm yaşamını tartışarak, eleştirerek ve sürekli üreterek geçiren Vian, çocuklarına yaşama değgin açıklayıcı bilgiler sunarken hayata bakışını da açıkça gözler önüne seriyordu.
İlk eşiyle 12 yıl evli kalan Vian karısının araba kullanmasına dayanamayan erkeklerdendi. Kendine göre geliştirdiği bir yöntemle bu soruna bir çözüm buluyordu. Ayın çift sayılı günlerinde karısı, tek sayılı günlerinde kendisi arabayı kullanacaktı. Ayların yarısı 31 gün ve 1' le başlıyordu, ayın çift günlerini de evdeki çalışmalarına ayırıyordu Vian, karısının aritmetiğinin zayıf olduğunu söylüyor ve direksiyonda karısı varken arabaya binecek kadar keriz olmadığını ekliyordu. Eleştirecek ve kendi stiliyle yerecek bir şey her zaman buluyordu. Dönemin ünlü yazarlarından Jean Paul Sartre’ ye de bazı romanlarında Jean Sol Partre adını vererek inceden alaya alıyordu. Hatta Sartre’ nin o dönemlerde çıkardığı bir dergiye karşıt tavır koymak için muhalif bir dergi hazırlıklarına girişmişti. Karısının Sartre ile olan kaçamağından mıdır yoksa gerçekten içindeki bitmek tükenmez öfkeden midir bilinmez, Sartre’ ye karşı böylesine alaycı bir tavır takınıyordu.
1954 yılında ikinci karısı İsveçli dansçı Ursula Kublen ile evlenecek ama ömrü bu evliliğe 5 yıl süre biçecekti.
Yazarlığa ‘’Bison Ravi’’ takma adıyla başlayan Vian kelimelerle oynamayı çok seviyordu. Fransızcanın kalıplarını en çok zorlayanlardandı. Söylenecek her şey artık söylenmiştir ve artık söylenebilecek tek şey yeni şeylerdir diyen Vian kendi isminde de harflerle oynayarak bu ismi yaratmıştı. Dergilere yazdığı makalelerde Adolphe Schmürz ve en az kendi ismi kadar tanınan Vernon Sullivan ismiyle de romanlar yazıyordu. En bilinen romanlarından ‘’ Mezarlarınıza Tüküreceğim’ i de Vernon Sullivan takma adıyla yazmıştı.
1946 yılı Vian için son derece verimli ve önemli bir yıldı. En bilindik 3 romanını aynı yıl yazacaktı. ‘’Günlerin Köpüğü’’ nü 3 ayda, ‘’Mezarlarınıza Tüküreceğim’’ i 20 günde, ‘’Pekin’ de Sonbahar’’ ı yine 3 ayda yazmıştı. Acelesi varmışçasına hızla üretiyordu Vian, aslına bakılırsa gerçekten de vardı 39 yıllık neredeyse yarım ömre sahip yazar normal birinden 2 kat daha fazla yaşamalıydı ama o bunun da üzerine çıkıyordu. ‘’Mezarlarınıza Tüküreceğim’’ romanı çok büyük yankı uyandırmıştı. Irkçılık, cinsellik, cinayet gibi konuları barındırıyordu. Afrika kökenli ABD vatandaşı Anderson Lee’ nin erkek kardeşinin linç edilerek beyazlar tarafından öldürülmesiyle Anderson intikamını beyaz kızlarla yatarak, tecavüz ederek alıyordu ve sonunda yakalanıp idam edilecekti. Kitap yasaklanmadan önce 100,000 adet satmış, Vian ise 100.000 frank para cezasına çarptırılmıştı. Eleştirmenlerden de büyük ölçüde sıkılan Vian, Vernon Sullivan adını kullanarak yazdığı 4 kitabın çevirmeni olarak lanse ediyordu kendi adını. Eleştirmenlerle alay etmek istiyordu. Onları çaresiz bırakacak tekniklerde ve karmaşık kurgularla, kelime oyunlarıyla, yeni birleşimler ve buluşlarla onları çaresiz bırakacak metinler de yaratıyordu.
İlk eşi Michelle 1943’ te tiroid bezi ameliyatı geçirmişti. Ona refakatçilik yapan Vian karısı hastane günlerinde sıkılmasın diye ve ayrıca onu eğlendirebilmek için ‘’Sıradan Kişiler İçin Peri Masalı’’ kitabını yazacaktı. Aynı zamanda ressam olan Vian kitabı tamamladıktan sonra kitabı resimleyecek, birçok yerinde de karısının resimlerini kullanacaktı. Zaman zaman kontrol edemediği güçlü sezgileri onu serseri bir mayın gibi yönsüz ve tedbirsiz kılıyordu. Akacak bir mecra bulamadığı anlarda eleştiri oklarını savuracağı bir hedef seçemediğinde kendinle dalga geçiyordu. Bunun daha samimi olduğuna inanan Vian kendini alaya alırken asıl eleştiri oklarını inceden etrafına yöneltmekten de eksik kalmıyordu. 23 yaşında romanlardan, yazmaktan ve entelektüel kaygılardan bahsederken insanların sadece bildikleri konularda bir şeyler okumaktan zevk aldıklarını söyleyecekti. Her zaman hiç okumadıkları şeyleri anlatmaya çalışıyordu insanlara ve sonunda onlara da kızmıştı. Edebiyatta bildiği şeyleri okumaktan zevk almıyordu. Hakkında tam olarak hiç bir şey bilmediği şeylerden bahsettiğini söyleyecekti ve gerçek entelektüel namusun da bu olduğunu, ortada yazacak bir mesele yoksa mesele gerçek değilse, meseleye ihanet etmemek gerektiğini savunacaktı.
Neredeyse üretmekten düşünmeye zaman bulamayan Vian, kendi yapıtlarının dışında döneminde gerçekleşen ve hatta geçmişte ele alınmış eserlere bile bitmek tükenmek bilmeyen bir yergiyle yaklaşıyordu. Şairlerin esinin kamçılarıyla yazdığını ve fakat Victor Hugo’ ya bu kamçıların vız geldiğini söyleyecek kadar rahat bir alaycılıkla yaşıyordu. En başından beri zamanının kısıtlı olduğunu biliyordu Vian, kimseye sevimli ya da uygun görünmeye çalışmadı. İstediğini istediği şekilde yaptı ve her zaman sert bir muhalif olarak yaşadı. Eleştirmenlerle çok uğraştı. Tüm bu tutumları onun yaşamı sırasında söylem dışı bırakılmasına sebep olacaktı ama bu onun umurunda bile değildi.
39 yıllık yaşamı boyunca, 10 roman, 42 kısa öykü, 4 şiir kitabı, 50 civarında makale, 7 tiyatro oyunu, 6 opera librettosu, 400 kadar şarkı sığdırmıştı. Birçok senaryo da yazan Vian, 1956 yapımı Antony Quinn’ in başrolünü üstlendiği ve Quasimodo karakterini canlandırdığı ‘’Notre Dame de Paris’’ filminde kardinal rolünde oynadı. Kim ne derse desin ne tavır alırsa alsın Vian her zaman üretti. Doğumundan ölümüne, başından sonuna toplum ve düzen karşıtı muhalif tavrıyla, şiddet ve eleştiri yüklü romanlarıyla bir dönemin önderi haline geldi.
Yaşama sevincini sanatın her türlü dalında bulan, zor ama keyifli hayallerin insanı, sevdiği kadınların bedeninde nilüfer çiçekleri açtıran ince ruhlu ama bir o kadar da cinselliğin vahşi doğasına gem vuramayan, vurmayan, tutkulu bir insandı Boris Vian.
Doğru bir şekilde sevişmeyi öğrenmeyi bir tarih kitabı üstünde düşüne düşüne delirmeye yeğliyordu. Edebiyata onca eser kazandıran Vian sadece iki şeyin var olmaya değer olduğunu söyleyecekti. ‘’Güzel kadınlarla aşk, her şekilde aşk; bir de New Orleans veya Duke Ellington müziği. Geri kalan her şey gitmeli, çünkü geri kalan her şey çirkindir…’’
Gökyüzünde bulutlar gökyüzünde bulutlar varmış gibi bir görüntü oluşturuyordu onun hayal gücünde, çünkü gerçeklikten uzaktı Vian, gerçekçilikten ve acılardan nefret ediyordu. Ama hep gerçeklerin içinde acı çekerek yaşadı, edebiyatta doldurduğu nefret ve acı küfesini müzikte boşaltıyordu.
23 Haziran 1959 günü ‘’Mezarlarınıza Tüküreceğim’’ adlı romanından uyarlanan filmin galasında film yapımcılarıyla tartışacaktı. Filmin gösteriminde isminin görüntülerde olmasını istemiyordu. Filmin ilk dakikalarında yıllardır sabırsızlıkla beklediği kalp krizi gelmişti artık. Oturduğu yerden yere yığılırken hala filmin yapımcılarına olan öfkesini kusuyordu. Kaldırıldığı hastaneye doğru yol alırken, Vian için nefesli yaşam bitmişti artık…
Yalın İnce
Boris Vian ‘ dan…
‘’ Eğer bir kadını elde etmek, bir kadeh cini ya da bir paket Gauloise sigarasını elde etmek kadar kolay olsaydı ve onun, alkol ve sigara gibi, kirli ve mide bulandırıcı bir odaya tıkılmaya zorlanmaksızın açık havada tadına bakma özgürlüğümüz; alkolizm ve nikotin zehirlenmesi çarçabuk ortadan kalkar ya da en azından makul ölçülere inerdi.’’
1954 yılında yazdığı ‘’Asker Kaçağı’’ şarkısının sözlerinden…
Size sayın başkanım
Döktürdüğüm bu mektup
Belki de okursunuz
Birazcık vakit bulup
Askerlik kağıtlarım
Demin geçti elime
Çarşambaymış son günüm
Gitmek için cepheye
Ama sayın başkanım
Bunu yapmak istemem
Zavallı insanları
Vurmak için doğmadım ben
İstemem sizi üzmek
Söylemek zorundayım
Benim kararım karar
Kaçağım, firardayım…
‘’Bir diş gibidir yaşam’’ şiirinden
Bir diş gibidir yaşam
Ne olduğu düşünülmez ilkin
Öğütmekle yetinilir
Bir de bakarsınız çürümüş bir gün
Sızlar önemsenir
Kaygı özen bakım
Ve tamamen iyileşebilmeniz için
Koparılıp alınması gerekir elinizden yaşamınızın…
Jöleli Şarkılar şiir kitabından
Bunda Ne Var ?
Birincisi:
Kendinden çok genç bir kadınla evlenmek, çok kıyak şey
Bir kadınla evlenmek, çok kıyak şey
Evlenmek çok kıyak şey
Kelek yanlarını saymazsak.
İkincisi:
Kendinden çok yaşlı bir kadınla evlenmek çok kıyak şey
Bir kadınla evlenmek çok kıyak şey
Evlenmek
Çok kıyak şey
Kelek yanlarını saymazsak.
Üçüncüsü:
Çok kelek şey
Bir kadınla evlenmenin kıyaklığını saymazsak.
13 Ocak 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder